24 Eylül 2012 Pazartesi

iki nokta yanına parantez

ben baktım
sen güldün
sonra ben utandım
sen yine güldün
sonra ben de güldüm
sen yine güldün
sen hep güldün
sen hep gül... :)

uydurma bir filmin dayaklık figüranı

iyi kız ile onun kötü hayatı gibiydi aslında yaşadıklarımız
senin tüm iyiliğinde ben hayatın kötü rolünü yüklenmiştim sanki
sana hain jön kahkahalarıyla cevap verdim kimi zaman
ama aslında o benim sadece üstüme atılan rolümdü
lakin sen nereden bileceksin ki işin rolünün bende olduğunu :)

hani senin gazozuna atılan o ilaç var ya,
aslında o yönetmenin işiydi benim bir suçum yok
zaten hiç bir şey de olmadı
bütün hepsi kurguydu.
senin tüm yasadıkların, 
uğradığın ihanetler, çektiğin çileler vesair
hepsi o yönetmenin işi.
gerçi şu da var sen filmin sonunda esas oğlanla,
pembe hülyalara dalacaksın
bense o jönden yediğim sopayla kalacağım.
sen yaşadığını aşk zannedeceksin
bense herşeyin o yönetmenin işi olduğunu bilerek
aklım sende kalarak evime gideceğim gözümdeki morlukla.

sen yarın yine aynı jönle bir başka senaryoyu çekeceksin,
bense başka bir sette başka bir jönden dayağımı yiyeceğim
aklım sende kalarak...

birgün bir başka filmin bir başka setinde yine senin için dayak yemenin düşüncesi de güzel.
nuri karbonat getir midem kötü

takıntılı fotoğraf 2

öyle bakakaldım yine o fotoğrafa.
öylesine temizdi ki yüzü
öylesine iyiydi ki gözlerinden yansıyan...
oysa ki ne de çok yanlış görmüşlerdi o yüzü
ne de çok yıpratmışlardı...

başkalarının iyiliğini düşünürken
kendine öyle bir yabancılaşmıştı ki
kendinden korkar oldu insanlar için...
gözlerinde her daim gülümseme tuttu insanlar için
biraz derinine inince tüm o gülümsemesine rağmen
inceden akan göz yaşlarını görebilirsiniz.
tabi böyle bir yeteneğiniz varsa
yani hayatınızda kendinizden başka bir insanın
ne hissettiğine bakabildiyseniz görebilirsiniz ancak.
o da zor be....

bir önceki yazımda demiştim ya
ah keşke söyleyebilsem de resmini koyabilsem diye
evet bu akşam söyledim ve eminim koymak istesem müsade eder
ancak artık ben koymam o fotoğrafı.

istemem ki kendi boş düşüncelerinizle anlamlandırıp,
"bu mu lan" diyesiniz,
bir fotoğrafa bakarken hayatınızı soyutlayıp bakabileceğiniz zaman gelin söyleyin
ben de diyeyeyim ki işte bu fotoğraf (tabi müsadesini alıp)

haydi siz gidin canon ya da nikon alıp bin küsür teleye feysbuk fotosu cekin şuursuzca.
bense o fotoğrafın cekildiği aletin ne boyutta olduğuna bile bakmadan gülümseyeyim "O"na...


necati cay ver.