13 Ocak 2012 Cuma

öylesine bişiler



Küçüktüm o yıllarda. Her ne kadar iki onluk da olsa miadımız gene de küçüktüm işte. Farkına varamıyordum kalbimin ne kadar büyük acılara gebe olduğunu ve benimse buna hiç mi hiç hazırlıklı olmadığımın. Ama insan farketmiyor işte ne kadar çocuk olduğunun. İki bira içince arenaya çıkmaya hazır gladyatör oluyordu ruhlarımız. Üçüncüde ise gözleri buğulanmış çocuk.
Ve bu zamanlarda düşer aşk kalbe. “aa ne güzel kız” dersin, sonra bir sabah gözlerini açtığında bir bakmışsın yanında. Yanlış anlaşılmasın bunu kız tavlamak filan babında söylemiyorum, aradaki zamanın nasıl geçtiğini anlamamaktan bahsediyorum, neyse…
O andan itibaren büyüme başlar çocuk yüreğinde. Bir avuç kalbe sen zor sığarken, artık bir insana daha yer açman gerekir ve açarsın. Bambaşka başka bir hayatın vardır artık. Güzeldir de…
Kalbin bambaşka atar sesin bile değişmiştir, konuşma şeklin, kullandığın kelimeler, oturman kalkman içmen sıçman gülmen ağlaman… hayatın bu döneminin adını mutluluk koyarsın çünkü mutlusundur. Sevdiğinin eli elinde kaybolduğunda, dudakları dudaklarına değdiğinde, kokusunu derin derin içine çektiğinde bu mutluluğun bir an bile sona ermesinin korkusuyla hayat o an dursun istersin.
Hayat iki kişiliktir artık. Sabah kalktığında iki kişisindir, yatarken iki kişisindir yemek yerken, eğlenirken, gezerken tozarken iki kişiliktir, sıkıntıda iki kişiliktir ağlarken iki kişiliktir kavgada bile iki kişiliktir. Attığın her adım iki kişiye aittir.
Büyüdüğünü düşünürsün artık. Sorumluluk sahibi bir insansındır artık. Tabi sana göre.  bu zamandan sonra kabustur bu hayatı kaybetme korkusu. Çünkü tek başına yapamayacağını çok iyi biliyorsun. Kabus başlamıştır. Korkun hayatına hükmetmeye başlamıştır. Bu andan itibaren dünyanın en yalnız insanısın arkadaşım hayırlı olsun. Hiçbir şey toparlayamaz seni.
Çünkü kaybetme korkusu dolanırken hücrelerinde, sen elindekini daha da bir sahiplenmeye başlayacaksın. Hani o iki kişilik olan hayatınız var ya, o artık tek kişilik ve sadece sana ait. İki kişilik düşünmeler teke düşer, konuşmalar teke düşer uzatmaya gerek yok hayatında iki kişilik ifade eden her şey teke düşer. Sen her şeyi tek başına halletmeye çalışırsın kaybetmemek uğruna ama işte bunlarla kaybettiğinin de farkına varmazsın. Ve bu yüzden de ayrılıkların açıklaması yoktur. Çünkü bu durumları baştan ifade edebilecek kelimelere hayatında yer yoktur.  Lan olsa da görmezsin zaten.
Kendini ifade edemezsin artık. Hayatın anlayamadığın bir panik havasındadır. Sürekli hata yaparsın. Herkese, her şeye karşı hata yaparsın. Kaos hüküm sürer gününde gecende. Ama suç hiçbir zaman sende değildir aslan parçası. Yavaş yavaş, kanata kanata hayatın eksilmeye başlar artık. Uğraşma engel olamazsın.
Sana bakan gözler değişmektedir artık. O tuttuğun eller soğuktur, öptüğün dudaklar kuru… nasıl bir sabah uyandığında yanında onun olduğunu farkettiysen, bir sabah gözlerini açtığında onun olmadığını dolan gözlerinden anlarsın.  Konuşmaya çalışma sakın zira kelimeler de terketti seni. Susman herkes için en iyi seçim şuanda.
Hayatın bu anları saçmalama zamanlarıdır. Yaptığın herşeyden muafsın. Laf dinlemezsin çünkü. Haa içmeyi abartmazsan senin için daha iyi olur.
Gene başladım ben saçmalamaya sonuca mı bağlasak ne yapsak diyeceğim ama sonuç ne sonucu olacak ki. Daha kendini yaşayamadan aşka bulaşmanın saçmalamasını yaptım işte. Bu satırlardan istediğin dersi sen çıkart.
Tüm samimiyetimle şunu söyleyebilirim ki, eğer ortada AŞK varsa bunun bitmesine sebep olan erkeklerdir. Çünkü “çok seviyoruz be abi”. Olması gerektiği gibi sevmeyi öğrenemiyoruz.  İşte bu bizim daha ne kadar küçük olduğumuzu da apaçık ortaya koyuyor. Bir çocuğun oyuncaklarını sahiplenmesi gibi sahipleniyoruz aşkı ve bir gün oyuncakların gittiği gibi aşk da gidiyor elimizden. Yaş üç onluk hatta dört onluk bile olsa mevzu bahis aşksa her erkek çocuktur. Bu kötü bir şey mi? Aslında hayır. Kötü olan bu çocukluğu bitirmeye kalkmak. Büyümek bitirir aşkı büyümek…
Küçükken her şeyi olması gerektiği gibi yaşarsın, ama büyümeye kalkarsan her şeyi istediğin gibi yaşamaya kalkarsın. Aşkta büyümeye yer yok, olması gerektiği gibi yaşa ve mutlu ol. İşte bu kadar basit.
Hayatın bu döneminin adı da akıllanmak… bu akıllanma hep geç olur. Bu yüzden siz tahammül kitleme bir naçizane sözüm olsun;
Yarış bitince ganyan basılmaz.

Necmi n’oldu bizim sahlepler? Gelirken jengayı da getir muharremin bi aklını alayım.
Dipnot: Suat Suna’yı severim. Soner Arıca’yı da severim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder