29 Haziran 2011 Çarşamba

beni kategorize etme!

beni kategorize etmeyin ulan

“neden böyle yapıyorsun”
“neden bunu yapmıyorsun”
“bunu neden dedin”
“yanlış yapıyorsun”  bak bu lafa fena ayarım haaa. Neye göre kime göre yanlış.
Kendinizden farklı düşünebilen insanlardan cok korkuyorsunuz değil mi? Hele ki bir de düşündüklerini uygulayabiliyorlarsa sizin için katlanılmaz bir durum olusuyor.
Siz kalıplarda yasıyorsunuz hayatınızı kapasitesi belli bir harddiske benzettiniz farkında değilsiniz. Aşırı yukleme yapılamaz. Uygun olmayan dosya yüklenemez vesaire vesaire vesaire.
Kendi iç dünyanızda öylesine monoton yaşıyorsunuz ki, bu yüzden eleştiriyorsunuz işte size “farklı” gözüken insanları, hislerini, sözlerini, hareketlerini.
Sorsam size “her insan farklı değil midir?” diye vereceğiniz cevap “elbetteki farklı” olmazsa ben de kendimi koyun yetiştiriciliğine adarım.
E arkadasım madem hepimiz farklıyız neden o zaman başka fikirler ayıp kötü çirkin kaka...
Garipsiniz insanoğlu garip. Düşünmekten korkuyorsunuz. Düşündüğünüzü sandıklarınızın aslında başkaları tarafından uzun zaman önce düşünülüp önünüze atılıp tarafınızdan ezberlenenler olduklarını ne zaman kabul edeceksiniz? Elbette ki böyle birsey yok değil mi
Şimdi mevzuya toplumsal yapı sosyal sistem gibi teorik oalrak da yaklasırız isterseniz ama ne gereği var. Sen kendi hayatını var etmeden toplumda var olmaya calısıyorsun. Sana “farklı” olanı düşünmemen öğretildi bu senin de sucun değil aslında. Ama sen de zaman zaman içten içe düşünmedin mi o “farklı” şeyleri. Ama tabi ya ayıp dedin ya kötü ya çirkin ya kaka vesaire vesaire vesaire.
Şimdi diyebilirsiniz ki sana ne bizim hayatımız. Evet haklısınız sizin hayatınız ama unuttuğunuz birşey var bu noktada. Eleştirdiğiniz hayatlar da bizim hayatlarımız. Amaan bizi gectim eleştirdiğiniz hayat da benim hayatım canlar.
Hayatıma yaklaşanlar ilk etapta bu farklı düşünme yapıma farklı hareketlerime sempati duyup geldiğinde neden sonra bunu değiştirme dürtüsüyle savaş veriyorlar. Ben biliyorum cevabını aslında ama açıkcası yanlış yere çekileceğinden adım gibi eminim. Çünkü burada da kendinizce bakacaksınız mevzuya 
Siz bilir misiniz ki eleştirmediğiniz hayatlar tarafından eleştirilmek aslında nasıl bir eziyettir.en güzel arkadaşlıkları bile bitirir hatta.
Bu mevzunun en komik olduğu bölüm aslında aşk faslı :D ilk etapta aşık olunurken sevilen karakterin sonraları değiştirilmeye çalışması gercekten de kahkaha sebebidir ( abartmıyorum yasadım kahkaha atıyorum)
Sinir bozucu oluyor karsı taraf için ama yapacak birşey yok. E canım benim malı bilip de girdin ihaleye. İhaleyi aldıktan sonra ne teklif değişir ne de mal. Hani varsa böyle bir dünya tası tarağı toplayalım gidelim cümbür cemaat. Kafamıza göre takılırız işte sıkıldıkca değiştir deriz :D
Hayatım boyunca cok insan girdi cıktı hayatıma. Dostlar arkadaşlar tek gecelik hatunlar karın ağrısı aşklar vesaire vesaire vesaire. Çok sirkülasyon oldu hayatımda insan yönünden. Herkesin tek derdi benim yaptıklarım yapmadıklarım söylediklerim sustuklarım...
Komik olan ne oluyor biliyor musunuz?
“sen cok değiştin” lafı. Hadddeee leeeennnn :D değişseydim hayatımda varlığınız devam ederdi.
Hele ki sözüm ona sevgililer. Bir sevgilim birgün bana sen neden bana hiç “aşkım” demiyorsun dedi. Verecek cevap bulamadım. Hani diyemedim ki hamurumda yok be canım. Demem mi gerekiyor. Sevgimi sınıflandırmam mı gerekiyor sıfatlandırmam mı? Neden beni olduğum gibi severken sonra olmadığım birine dönüştürmek istiyorsun ki. Bu küçük bir örnek canlarım karsımızdakini kendimize göre kategorize etmek için.
Sözüm ona herkesin hayatına saygınız var, sözlerine saygınız var değil mi? NAHHH VAR
Fırsatı ilk bulduğunuzda demediğinizi bırakmazsınız arkasından. Hani saygı sevgi kardeşlik.
İnsanlar sizin düşünemediklerinizi düşündükleri, yaşayamadıklarınızı yaşadıkları için neden sizin gözünüzde suçlu oluyor? Ha bunun nedenini de o bilip de yanlıs anlasılmasın diye söyleyemediğim şey.
Hayatımda bir insan beni ben olduğum için sevdi, beni kalıplara sıfatlara kategorilere sıkıştırmadı. Benim hayatımı sevdi, benim hayatımı anladı benim hayatımı benimsedi. Yapma demedi yap da demedi beni kendine göre düşünmedi, beni ben gibi düşündü.
Ve bu yüzden işte ben ona hala aşığım...

Siz de özgür bırakın artık fikirlerinizi ve hayatın tadını cıkartın. Yıkın iç dünyanızın monotonluğunuzu
Bunu başaramazsanız bana hep şunu diyeceksiniz
HAYAT SANA GÜZEL.

27 Haziran 2011 Pazartesi

bir süredir teknik aksaklaıklar nedeniyle yazamıyorum. aslında yazıyorum da yayınlayamıyorum. internet imkanlarımın olduğu zamanlar yazasım gelmiyor yazasım geldiğinde imkanlar yetersiz oluyor. hani yazayım sabah koyarım diyorum gene olmuyor. mesela dün gece de yazdım ama yayınlamıyorum canım istemedi vsvsvs.
aslında bugunlerde kusmak istediğim çok sey birikti ama...
neyseeee hayat güzel kuşlar ağaçlar börtü böcek 

22 Haziran 2011 Çarşamba

HAYAT BANA GÜZEL

çok olmuş çiziktirmeyeli üç beş satır. malum hayat gailesi işte sürüklendik durduk ordan oraya...
kentler bıraktım ardımda bu süreçte bir sürü. kimisini yaşadım kimisini ise sadece tabelalarında gördüm.
neyse başlığımızdan sapmayalım.
cevrenizdekilerden kesin siz de duydunuz bu lafı; HAYAT SANA GÜZEL.
o kadar sinir bozucu bir laftır ki bu...
nedense hep bizim olmayan hayatlara özeniriz bizim olmadığı için. ne yasadığının ne hissettiğinin bir önemi yoktur o insan için. baskasının hayatı güzeldir o yüzden HAYAT SANA GÜZELdir.
ama bugece ben bunu kabul ediyorum. evet HAYAT BANA GÜZEL.
güzel çünkü ben hayatın her tadını yaşıyorum. her duygusunu hissediyorum. ve hissettiğim herşeyden de keyif alıyorum.
hayat bir yemek gibi aslında. aşçısı benim bu mutfağın ve o gün ki tad benim ellerimde.
kimi zaman acı olur kimi zaman tatlı kimi zaman da mis kokulu olur.
evet HAYAT BANA GÜZEL çünkü ben tadına varıyorum hayatın
kimi zaman canım öyle bir yanıyor ki sanki yemeğin içine yanlışlıkla bir koca paket acı biber dökülmüş gibi
ama kimi zaman da öyle bir gülümsüyorum ki tarçının damağımdaki hissi gibi
bazen de nefes alıyorum fesleğen kokuları sarmış gibi. hayat bazen nane bazen kekik bazen biberiye bazen safran bazen de isot tadı yaşatır. bu onun yaradılışında var. ve ben bunların tadını hissediyorum ve bu yüzden  evet HAYAT BANA GÜZEL. ben bunları tadını biliyorum.
ama özünde hayat bir KARIŞIK BAHARAT. hepsi var her tad var her koku var.  önemli olan doğru zamanda doğru tadı hissetmek, doğru kokuyu yakalamak.
sadece tatlıya ya da ekşiye ya da müptezeli olduğumuz acıya odaklarsak hayatı her daim özeniriz başka hayatlara ve deriz ki HAYAT SANA GÜZEL...
hayat tadını alana güzel ve ben acısıyla tatlısıyla bu tadı biliyorum hissediyorum yaşıyorum
bu yüzden;

HAYAT BANA GÜZEL...

3 Haziran 2011 Cuma

dur diyen bir ses olsa...

hep giden olmak ne zordur..
kalmak için bir sebep gerek
ne bir sebebim oldu ne de gitme diyen bir sesim...
elimde hep aynı çanta,
içi de hep aynı anılarla dolu
yanında da bir kaç parça kıyafet.
susmalarla dolu gidişler
kabullenişler gitmeyi
kalmak isterken delicesine...

giderken de hep
karanlıkta yol alan otobüsün camında beliren
kalma hayalleri,
yüzümde bir parça tebessümle.

bazen bir silüet belirir camda
"gitme" diyen...
elimi uzatırım ona doğru ve bir anda yok olur
o anda geçmekte olduğum kasabanın ışıklarında.

derin bir iç çekerim ardından
gitmeyi kabullenişimle...

ben hep giden oldum
kalmayı bilmediğimden değil
gitmem gerektiğini bildiğimden.
ama isterdim ki hep kalayım
isterdim ki el sallayayım gidenlerin ardından
benim ardımdan sallamayanlara inat...
ama işte olmuyor ki... kalamıyorum...
özleyeceğimi bile bile
BEN HEP GİDİYORUM...