5 Nisan 2011 Salı

"..."

nereye kadar üç noktalı cümlelerle karşı konabilir ki yaşama? 
daha ne kadar direnilebilir ki her anında tereddüt bulunan sözcüklerle?
bazen öyle bir an gelir ki noktayı koymalısındır cümlenin sonuna. noktayı koyarsın be cümle biter. karar kesindir bir daha değiştirilemez. kabullenilmesi kaçınılmazdır. bu anlarda noktayı koyamamak neden? 
neden bu korku? 
neden tüm bu belirsizlikler?
üç noktalar boğar seni. kararsızsındır amaçsızsındır çaresizsindir varlığın ya da yokluğunun bile farkında değilsindir. benliğinin yokluğunu kabullenişindir üç noktalı cümleler. umutsuzluğunu anlatırsın be arkadaş o üç küçük noktayla. neden bu tükenmişlik?


hayatta bazı anlarda üzerindeki beklentilere cevap veremezsin. tüm sevdiklerinin, uğruna hayatını göz bile kırpmadan haracayabileceğin insanların beklentilerine cevap veremezsin. susarsın. oysaki onları bu denli şımartmışlığın olmasa böylesine ısrarcı olabilirler miydi ki hayatında? ama bu sefer de onlar olmazdı hayatında. herşeyin bir bedeli var derler ya işte bedel bazen de böyle çıkar karşına. sevdiklerin seninle mutlu olacakken sen onlardan diyar diyar kaçarsın. köşe bucak saklanırsın. onlar merak içinde seni düşünürler bilirsin, hatta onlar üzülmektedir ve sen onları istemeye istemeye de olsa üzüyorsundur. neden be arkadaş? 


tek başına nereye kadar kaçacaksın tüm yaşananlardan. yahu kimden, neyden kaçtığını, her şeyden ziyade niçin kaçtığını "ne" için kaçtığını biliyor musun? kabullenemediğim ya da kabullendiğin ne biliyor musun?
nereye gidiyorsun arkadaş? nereye?


bir kez olsun bir nokta koy artık hayata. bir nokta koy gitmelere. bir nokta koy susmalara. bir nokta koy üzülmelere, üzmelere. bir nokta koy göz yaşına.


ya da ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder