17 Kasım 2011 Perşembe

fena bi saçmalama

prensesler ve prenslerin dünyasında kurbağa olarak var olmaktı benim hayatım. prensesin hep aradığı ama bir türlü varlığını görmek istemediği o kurbağa. oysa ki orjinal imalat bir prensin kurbağadan geldiğini hepimiz öğrendik daha çocukluktan itibaren. nedir bu durum, prenses kurbağayı öper kurbağa prense döner sonsuza dek mutlu yaşarlar. artık prensesler seri üretim paket program prensleri seçiyor. dolayısıyla orjinal bir prens durumunun önü kesilmiş oluyor. gerçi prenseslerin canına minnet.

kurbağa için öyle mi peki? her kurbağanın dudaklarında can bulmak istediği bir prenses vardır. gecesinde gündüzünde onu yaşar. onu öptüğünü hayal eder onunla mutlu olduğunu hayal eder. hani prens de olacak ya, atacak atının arkasına uzak diyarlar filan gidecek... 
yazar durur kafasında... öyle bir yazar ki bu masalı, bu masala aşık olur artık. artık tek korkusu bunun sona ermesidir.
bu sefer de bizim kurbağa kaçmalara başlar iyi mi
prenses heryerde onu arar ama bizimki saklanır,yanındakilere de yerimi söyleyenin ağzına tükürüm filan der. işte böyle bişiler işte. 
bizim salak kurbağa kafasında yarattığı aşk için prensesten bile vaz geçer sizin anlayacağınız.
bu saçmalamamızın kısa açıklaması şöyledir;

beni öpeceksin ve masal o klasik cümleyle bitecek: sonsuza kadar mutlu yasadılar. işte bu yüzden, sırf bu masal bitmesin diye ben hep kurbağa kalmayı seçtim...


fena saçmaladım ama napayım içimden geldi neyse ben gideyim en iyisi.
selim abi sana geliyorum bişey lazım mı?

15 Kasım 2011 Salı

sopor aeternus

şimdi gençler ben uzun uzadıya şey etmiyim, kopyala yapıştır da yapmıyım alın size linkler bir tık ötenizde

http://www.soporaeternus.de/
http://tr.wikipedia.org/wiki/Sopor_Aeternus_%26_The_Ensemble_Of_Shadows

alın bir iki de sarkı içi kaldıran dinlesin :)





diptenbirnot: sarkıları mp3 formatında gönderdiğim insanlar sarkıları cok severken video olarak izlettiklerim "bu ne beee" demiştir.
lütfen kalıplara sıkışıp kalmayın müzikte

kenan kap gel oğlum sıkrabılı bi keseyim cezanı

26 Ekim 2011 Çarşamba

haysiyetimize...

bünyede var ab-ı hayat
az daha kudret ver ey hakk
bu kadeh de bitsin
sonra edersin helak

gönlüm varmış çıkmaz sokağa
sen bari yol göster yarına
artık susmak zor
konuştur yar yanında

ab-ı hayata küfreylemek olmaz
o olmaza kul yare içini dökmez
yar görmezden gelse de
kul onu kadeh kadeh unutmaz...
eeeeyyyy hayat 

susmayı bıraktığım zamanlarda, suskunluğu seçen bir kalp çıkarttın karşıma
şimdi benim sözlerimin ne anlamı var ki....

haaaaadddiii be

ne demiş Nazım Hikmet,
"seni düşünmek güzel şey"...

seni düşünmek bu dünyadan arınmak,
hür olmak, hürriyeti yaşamak...

seni düşünmek günü yaşamak,
güneşi, yağmuru,sabahı, öğleyi, akşamı yaşamak....

seni düşünmek,görmezden gelmek hayatı,
gülümsemek bıkmadan...

seni düşünmek huzuru bulmak,
sonsuz bir uyku yaşamak bulutlarda...

seni düşünmek... neyse ya cok da düşünmemek lazım
bir yerden sonra nasıl olsa gerçek hep karşında olacak...

neyseee... mithaaaatttt nerde oğlum bizim ayranlar...

işte öyle bir şey

karşında cevapsız kalmanın sancısını bir bilsen,
ah o içinden dışarıya patlamak isteyen cümleleri
içeride tutmanın zorluğunu bir bilsen,
bir karış ötemdeyken bile
sana dokunamayışımın kalbimi yerinden zorlayışını bilsen....

oysa ki hepsi o kadar kolay ki,
gözlerine bakıp sevdiğimi söylemem,
yüreğimin sunduğu tüm güzellikleri sana anlatmam,
usulca elini elimin içinde kaybetmem...

hani bazen içinde birşeyler olur
seni senlikten alır, için içine sığmaz
avazın çıktığı kadar bağırmak istersin
belki de yalın ayak koşmak,
belki de hüngür hüngür ağlamak,
belki de sessizce şişe diplerinde kaybolmak.
işte öyle birşey...

hani ne yerdesindir ne gökte,
ne güzdesindir ne yazda,
ne candasın ne cananda,
işte öyle bir şey...

hani bazen... işte öyle bir şey....

22 Ekim 2011 Cumartesi

hop dedik

yıllaaaarrr yıllar sonra kalbim titredi be
ama gene topu o iki taşın arasından geçiremedik.
gerçi geçirsek ne farkedecekti
hükmen mağlubuz şu hayatta mevzu aşksa
ben golün sevincini yaşarken kendi arkadaşım taşüstü der o an biter.
malum mahalle maçlarıyla büyüdük biz
ve mahalle macında takım arkadasının ağzından cıkan her söz
fifa kararından daha kesindir.neyse bak konuyu yine sapıttırıyorum

velhasıl kelam bir hareketlenme oldu gönlümüzde
sebepsiz sırıtmalar oldu yüzümüzde
yatarken de kalkarken de bir sima oldu gözlerimizde
ama gel gör ki patladı g.tümüzde :D

ha niye patladı derseniz, zaten olmayacak duaya amin demesem
hayatla inatlaşmasam, zamana kafa tutmasam bir şeylerim eksik kalır
illa ki zor olana akacak bu gönül. tamam aksın da,
arkadaş bende var bi öküzlük. hani madem zor olanı seciyorsun bi uğraş değil mi?
yok hemen çekil kabuğuna çek sineye. eee böyle olursa ne olur?
yukardaki dörtlüğün son mısrası olur :D

neyse ya hadi bana müsade. cemiiiiiilll kap tavlayı gel koçum

(dipnot: pek saygıdeğer tahammül kitlem size bir tavsiye, gerçi sizler de bunu bilirsiniz ama ben yine de uyarayım; arkadaş gazına gelmeyin :D )

İÇİNDEN DOĞRU SEVDİM SENİ



İçinden doğru sevdim seni  
Bakışlarından doğru sevdim de  
Ağzındaki ıslaklığın buğusundan  
Sesini yapan sözcüklerden sevdim bir de  
Beni sevdiğin gibi sevdim seni  
Kar bırakılmış karanlığından.  
Yerleştir bu sevdayı her yerine  
Yüzünde ter olan su damlacıklarının  
Kaynağına yerleştir  
Her zaman saklamadığın, acısızlığın son durağına  
Gül taşıyan cocuğuna yerleştir  
Ve omuzlarına daracık omuzlarına  
Üşümüş gibisin de sanki azıcık öne taşırdığın  
Tam oraya işte, uçsuz bucaksız bir düzlükten  
Bir papatya tarlasıyla ayrılmış göğüslerine yerleştir  
Ve esmerliğine bir de, eski bir yangının izlerinin renginde  
Saçlarının yana düşüşüne, onları bölen ikiliğe  
Alnından başlayan ve ayak bileklerinde duran  
Yani senin olmayan, seni bir boşluk gibi saran hüzne Yerleştir onu bir kentin parça parça aklında tuttuğun  
Kar taneleri gibi uçuşan  
Ve her gün biraz daha hafifleyen semtlerine  
Yerleştir bu sevdayı her yerine.  
Ekledim ben tattığım her şeyi denizlere  
Bildiğim ne varsa onlar da hep denizlerden   
Sen de bir deniz gibi yerleştir onu istersen  
Sevdayı  
Ve köpüklendir  
Ve yaşlandır ki işte kederi anlamasın  
Ama dur, her deniz yaşlıdır zaten  
Öğrenmez ama öğretir mutluluğu  
Bizim sevdamız da öyledir, iyi şiirler gibi  
Biraz da herkes içindir. Ve gelinciğin ikinci tadına benzemeli  
Var eden kendini birincisinden  
Yani bir sevdayı sevgiye dönüştüren.  
Ben şimdi bir yabancı gibi gülümseyen  
Tanımadığın bir ülke gibi  
İçinde yaşamadığın bir zaman gibi  
Tam kendisi gibi mutluluğun   
Beni bekliyorsun  
Ve onu bekliyorsun beni beklerken.  

                                Edip CANSEVER 

7 Eylül 2011 Çarşamba

hissedemiyorum...........................
hiçbir his yok yüreğimde...
bu nasıl bir sınav tanrım!

27 Ağustos 2011 Cumartesi

(Ç)alıntıdır :)


  • Yudum yudum aşk
    Bir kaç yudum tavşan kanı içtikten sonra telefonuna sarıldı, sevdiği bir sesi duymak ümidiyle. Yüzünde mutluluk, öylece kaldı kulağında telefonla. Duyduğu ses yaşam kaynağıymış gibi mutlu oldu, sanki zaten değilmiş gibi. Ellerini masanın üzerinde gezdirip duruyor, heyecandan nereye koyacağını bilemiyordu. En sonunda şekeri çoktan erimiş olan çayını karıştırmaya karar vermişti. Aşk; güzel şeydi, mutlu  şeydi. Aşk; bir şeydi işte. Sahi neydi ? Bence çilek kokusuyla uyanmaktı. Hem, aşkın yanına çay gitmezdi, bilemedi.
    çalıntı yaptığım arkadaş izin verdiği taktirde ismini de yazarım :) 
    çok samimi geldi yazdıkları o yüzden dayanamadım :)
    izin geldi isim verebilirim ama onun yerine siz mavi yazıya tıklayın ve kim olduğuna kendiniz bakın 

26 Ağustos 2011 Cuma

satır satır, hece hece, harf harf

satır satır yazmalı seni
mecazi değil haa
almalı kağıdı kalemi
yazmalı seni
dize dize, hece hece, harf harf.

anlatmalı saçlarının rüzgarda nasıl savrulduğunu
tenindeki bahar kokusunu yazmalı
gözlerindeki sonsuz denizleri bilmeli insanlar
ellerindeki kadife yumuşaklığını bilmeli
herşeyi, ama herşeyi yazmalı
sen olan,
bir bakışınla içime dolan serinliği yazmalı
güldüğünde hayatımda açan çiçekleri
öpüşünle nasıl titrediğimi
tenime dokunduğunda basan ateşleri anlatmalı

ayıp değil utanma sevdiğim
bilmeli insanlar,
bilmeli ki anlasınlar sana olan tutkumu
bilmeliler sana olan yangınımı
bilmeliler AŞK'ın sen halini

varsın deli desinler, divane desinler
hatta aptal desinler
ama sana olan sevgimi bilsinler
bu yeter..


3 harf 1 hayat

sorgusuz sualsiz yaşamalı aşkı
derinden hissetmeli sıcaklığını
titretmeli zangır zangır
illa ki suratta aptal bir gülümseme

tutmalı sevdiğinin elinden
kaçırmalı kuytulara

sokak ortasında öpmeli
yapışıp dudaklarına

aşkı sözcüklere hapsetmemeli
tenlerde hissetmeli sevdayı

gözlerle anlatmalı
içinde coşan denizleri

eller söylemeli
yürekteki yangını

yaşamalı aşkı...sorgusuz..
hayat kısa.

03:30 şiiri

seni seviyorum dediğimde inanmalıydın
ağzımdan çıkan o iki kelimeye.
iki kelime on üç harfe sığmazdı belki
yüreğimde akan şelalelerin coşkusu
ama inanmalıydın sözüme
sarılsam garipseyecektin,
öpsem n'oluyoruz diyecektin,
elini tutsam korkacaktın
"seni seviyorum" dedim
inanmadın.
eh be kadın daha ne yapabilirdim ki
dile getirmekten başka o iki kelimeyi

iki kelime on üç harfe sığmaz
yüreğimin yangınları
bir inansaydın sözlerime
kış gününde çiçekler açtırırdım sevgimle
ben söyledim...
sen inanmadın...

24 Ağustos 2011 Çarşamba

tamam kabul ediyorum
gerekli özeni göstermiyorum buraya
yazdığım ve yazabileceğim bir cok sey varken buradan yayınlamamam benim eşekliğim özür diliyorum
kendime ceki düzen verip benden alışık olunan yazma performansına en yakın zamanda geçeceğim
tahammül kitleme sevgiler
artık baskı altına almayın beni
üstad saygılar

19 Ağustos 2011 Cuma

bu ne güzel rastlantı

Beşiktaş'ın Alania ile oynadığı maçın ilk golünü sivok attı
ayrıca bu gol Beşiktaşın 2011-2012 sezonundaki ilk golü.
tamam herşey normal değil mi? şimdi aşağıdaki fotoğrafta golün zamanına bir bakın

 

bu ne güzel tesadüf demekten başka birşey gerekmez :)

14 Ağustos 2011 Pazar

öyle işte


bir süredir tekila şişesiyle ters ters bakısıp duruyorduk
dedim böyle olmaz bu gel bi konuşalım
dedi haklısın abi
dedim napcaz.
dedi ben mi öğretcem napcanı. 
dedim sen de haklısın. 
dedi eyvallah.
dedim berhudar ol.
dedi estagfurullah.
dedim iyi de tekila bardağım yok
dedi cay bardağı da olur.
dedim ayıp olmasın.
dedi kime.
dedim meksikaya.
dedi bi s.git.
dedim doğru konuş.
dedi konuşmazsam ne olur.
dedim indir elini
dedi indirmezsem ne olur.

sonra ben buna bi daldım yani.
öyle işte

13 Ağustos 2011 Cumartesi

huzursuz aşkın karın ağrıları

ben elimi uzattım sana
ama sen görmedin
tamam arkan dönüktü
zaten ben de dönünce uzatmıştım
yüzün bana dönükken
uzatamadım elimi sana
korktum
şimdi ise rahatça seni suçlayabilirim
ben elimi uzattım
ama sen görmedin.

hepsi bu

8 Ağustos 2011 Pazartesi

maç sonu buradayım

bayılıyorum canlı bahis sitelerinde maçlara yorum yapan yurdum insanına.
arkadaş bir memlekette herkes mi duayen futbol uzmanı olur.
hele bir laf var ki nasıl biz kafayla yazılıyor anlayamıyorum
"bu maç banko .... maç sonu burdayım"
arkadaşım maç sonu buradasın da neden buradasın?
tahsilata mı geliyorsun kavgaya mı? hadi geldin ne olacak diyeceğim ama
gelenlerini de gördüm. doğrudan şu cümle "ben demiştim"
e arkadaş demişsindir doğrudur da bize ne :) neyin şovundasın para aldın mı sen onu söyle :D
gerci uğramayanlar da oluyor bahisi olmayınca bu sefer de "bilmem kim nerede lan" cılar başlıyor.
yahu arkadas hiç mi işiniz gücünüz yok.
yemin ediyorum içimdeki bahis oynama şevkini batırıyorsunuz.
haid bakayım bundan sonra kardeş kardeş yazışın
saygı sevgi çerçevesinde birbirinize cevaplar verin
adamın asabını bozmayın.
ayrıca kendiniz kaptırmayın genel kuralı unutmayın;
KASA ASLA KAYBETMEZ.

son olarak, 147 banko 1 :) yersen...

bugün DOST yaralanmış yine gönlüm hoş değil.

hayatında öyle bir an gelir ki, sesin çıkmaz elin ayağın tutmaz, gözün görmez kulağın duymaz... isyan etsen neye edeceksin, kızsan sövsen kime neye... binlerce cümle kursan da zihninden, geçmez yüreğin süzgecinden. karnına bıcak darbesini yemiş gibi hissedersin iki büklüm olursun olduğun yerde. üşürsün ağustos sıcağında bile. dünya bambaşka biryerdir artık hayatsa aynı değildir dünden. sanki aldığın nefes bile değişmiştir artık daha bir yakar ciğerlerini. çocuk olmak annene sarılmak istersin. ve belki de ağlamak.. ağlarsın da ama kimse görmeden ağlarsın. zihninle yüreğin amansız bir savaşa başlamıştır artık. kazan yoktur bu savaşta, kaybedense hep sen olursun...

ben bunları yaşayalı çok oldu ama ne zaman aynı hislerde birini görsem içimde bir yangın başlar sebepsiz...

BUGÜN DOST YARALANMIŞ YİNE GÖNLÜM HOŞ DEĞİL...

18 Temmuz 2011 Pazartesi

kaç zamandır yazamıyorum.
işin gerçeği yazmıyorum.
üşeniyorum sanırım
ya da birşeylerle yüzleşmek ya da bişrşeyleri ifade etmekten kaçıyorum
ne bileyim ya
bi ara yazarım işte bişiler
aslında yaşadığım tüm pisliklere rağmen
hissiyat bakımından garip seyler dönüyor
böyle uzun uzun da yazabileceğim bir malzeme var önümde
ama yazmayacağım işte ne bileyim
mutlu noeller

12 Temmuz 2011 Salı

bir afşar timuçin şiiri

İSTERSEN AL GÖTÜR BENİ


Ölümsüz gülüşünle başlıyorum
Her güzelliğe her sevince
Bir yağmur ince ince
Sürerken beni başka zamanlara

Zamanla yorgun hanlara
Dönüyor işte gördün her şeyim
Kuru topraklar gibi dağılıyor belleğim
Sınırsız bir boşluğu süre süre
Yorgunum çok uzaklardan geldim
Kaygılar sıkıntılar yaşadım uzun uzun
Korkuyu yakından tanıdım
Ölümsüz düşmanı oldum korkunun

Şimdi bakışınla bağlanıyorum
Kocaman bir dünyaya umutla
Bir akşam aşılmaz kaygılar
Çağırıken beni sozsuzluğuma

Sıcaklığın beni alıştırıyor
Soğuk ve yağmurlu akşamlara
Üşümüş bir kedi gibi sığınıyorum
Ellerine ayaklarına saçlarına

kısa bir özeleştiri

ben aslında güzel bir insanım. ama asabiyetim olmasa, yerli yersiz hemen sinirlenmesem, affetmeyi bilsem, özleyen biri olsam, acıma duygum olsa, taviz verebilsem, en ufak bir hata da çizgi çekmesem inat etmesem vs daha da güzel bir insan olabilirim. belki o zaman sevebilirim de...

8 Temmuz 2011 Cuma

sevmeyeceğim seni bu gece

inadım inat istediği kadar birşeyler dürtsün,
sana yazmayacağım ulan bu gece.
sözcüklerin sana akmasına engel olacağım ulan bu gece
bu gece hayal kurmayacağım ulan
inat ettim ulan seni bu gece sevmeyeceğim.
sesin çınlamasın kulaklarımda diye
aptal aptal sesler bile çıkartacağım
yüzün gelmesin gözlermin önüne diye
güzel kadın fotoğraflarına bile bakacağım.
hatta eski hatunlarıma sırnaşacağım
gecenin bu saatinde yüzsüzce...
sana dair birşey yapmamak için
her türlü saçmalığı yapacağıum ulan bu gece
bu gece seni sevmeyeceğim ulan.
bu gece melekler de gelmeyecek odana seni korumak için
uykunda kollamayacaklar seni karanlıktan
ve umarım kentinde yağmur yağar bu gece
öyle bir yağmur ki
şimşeklerle aydınlanır odan
ve gürültüleri uyutmaz seni korkudan.

bu gece sevmeyeceğim ulan seni
sen nasıl beni 365 gün sevmiyorsan
bugun de ben sevmiyorum seni
bir gün de olsa sevmiyorum seni
rüyama girersen de sopayla kovalarım şimdiden söyleyeyim
hadi bana eyvallah
ne halim varsa görüyorum
yazasım var... ama yazmamı dürten şeyleri yazasım yok.
süslü kelimeler de kullanasım yok
güzel bişiler yazasım da yok.
sanırım yazasım da yok.
neyse hayırlı noeller
bu hakemlerle bu lig gitmez.
saygılar sevgiler esenlikler
nuriiii noldu lan bizim çaylar

6 Temmuz 2011 Çarşamba

bitter çikolatalı kekim :)


rahat battı hiç ilgi alanım olmasa da kek yaptım sonuç resimde görüldüğü gibi. tadı tatmin edici oldu yalan yok ağır olmadı benim için güzel oldu. ama kek konusunda daha almam gereken cok yol var :D gerci benim alanım yemekler arkadaşım kekle yeme eylemi dışında bir yakınlığımız yok :D
aaah ah eskiden her hafta çaylı kekim gelirdi de bütün arkadaşlar toplanır yerdik :( neyseee nerden cıktı şimdi caylı kek filan.
şekilde görmüş olduğunuz kek bitter çikolatalı ahu dudulu ve böğürtlenlidir. üzerinde cinslik olsun diye döktüğüm vişne sosu vardır (konsantre) ama harika bir uyum yakaladı ne yalan söyleyeyim.
dileyene tarifini veririm. tarifin orjinali böyle değil ama tabi ben yine rahat durmadım tariften saptım ama olsun :)
afiyet olsun bana

Baharat hayata tat katar :)


yemeği yapmayı da yemeyi de keyifli kılan baharatlardır. ne zaman standart baharatları kullanmayı aşıp, biraz yaratıcılık kullanmaya başlarsanız o zaman cok zevk alacaksınız yemek pişirmekten de yemekten de:) korkmayın yeni tadlar yaratmaktan. kullandığınız baharatın tadını bildiğiniz sürece hiçbir problem olmaz :D 
kurtulun artık standart yemeklerden. doğa bize baharatları sundu TADINI ÇIKARTIN :)
bazı baharatlar;

Acı Kırmızı Toz Biber : Acı ve tatlı taze biberlerin kurutulup, dövülmesinden elde edilmiştir.Sıcak yöre yemeklerinin çoğunda kullanılır.
Adaçayı : Ballıbabagillerden kokulu bir bitkidir. Ege bölgesinde, çay yapılan bir aromalı ot. Avrupa ülkelerinin mutfaklarında kızarmış patateslerin, hamurlara koyulan yağların kokulandırılmasında, salamuralarda, etlerin dinlendirilmesinde kullanılır.
Anason : Anayurdu Mısır olan anason, maydanozgillerden bir bitkinin küçük, yeşilimsi, taylı ve baharlı bir tohumudur. Hamur işlerinde, rakıcılıkta, gevreklerde, çöreklerde kullanılır.
Ardıç : Kozalaklılardan, yaz, kış yapraklarını dökmeyen, güzel kokulu, siyahımsı, yuvarlak yemişleri bulunan bir ağaççıktır. Kümes hayvanlarının etlerinin pişirilmesinde ve dinlendirilen etlerde kullanılmaktadır.
Beyaz Toz Biber : Karabiberin dış kabuğu alınmış ve öğütülmüş olanıdır. Karabiberden daha keskin kokuludur ama tadı karabibere göre daha hafiftir.
Biberiye : Küçük, kalınca, ensiz ve kokulu olan yaprakları av ve kümes hayvanlarının etlerinden yapılan yemeklerde, et yemeklerinde ve soslarda kullanılır. Tazesinin kullanıldığı her yerde kullanılır.
Çemenotu : Sert, kahverengimsi sarı renkli bir tohumdur. Öğütülmüş olarak turşularda, çorbalarda, soslarda, güveçlerde ve et yemeklerinde kullanılır.
Cevz-i Bevva : Sıcak bölgelerde yetişen bir ağacın bir yemişidir. Rendelenerek toz haline getirilir ve tavalarda, beşamel soslarda, et, dolma ve sarmalarda kullanılır.
Çörekotu : Çöreklerde ve ekmeklerin üzerine pişirilirken serpilir. Salatalarda da çörekotu kullanılabilir.
Defne : Çeşitli balık, et, kümes ve av hayvanlarının etlerinden yapılan yemeklerde, soslarda ayrıca bazı turşu ve konservelerde kullanılır.
Dereotu : Maydonozdan sonra en çok kullanılan taze ot. Sindirimi kolaylaştırıcı bir bitkidir. Birçok salata ve zeytinyağlı yemeklerde kullanılır.
Dolmalık Fıstık : Özellikle dolma içlerinde kullanılır.
Fasulye otu : Özellikle kurufasulye ya da diğer baklagiller pişirilirken katılırsa lezzet veren bir ottur.
Frenk fesleğeni : Nanegillerden tropik kökenli bir ot. Domatesle mükemmel bir uyumu vardır. Patlcan ve biberli yemeklerle de önerilir. Sarmısakla birleştiğinde biberli bir tat kazanır.
Frenk maydanozu : Yerli maydanozun kıvırcık yapraklısı. Kokusu daha hafiftir. Süslemeye çok uygundur.
Hardal : Bu bitkinin tohumu un durumuna getirilir ve sirkeyle karıştırılarak macun kıvamında bir karışım yapılır. Izgara etlerin yanında ve bazı soslarda kullanılır.
Haşhaş Tohumu : Haşhaş bitkisinin tohumudur. Mavi-siyah veya beyaz renkte olur. Ekmek, çörek, börek gibi fırın ürünlerinde kullanılır.Ayrıca kavrularak salata, kanape, meze ve sebze yemeklerine de katılır.
Hintcevizi : Bir diğer adı müskat’tır. Beşamel sos ve benzerleri ile peynirli yemeklerde kullanılır. En ince rendeden çekilir. Acımsı tadından ötürü çok küçük miktarlarda kullanılmalıdır.
Karabiber : Kuru ve siyah tanelerinin baharlı ve acı bir tadı vardır. Hemen hemen her türlü yemekte bütün veya toz durumda kullanmak mümkündür.
Kakule : Sıcak iklimlerde yetişen kakulenin tohumları küçük ve beyazımsı renktedir. İştah açıcı ve mide bozukluklarını giderici özelliği vardır. Bu nedenle hem baharat, hem de ilaç olarak kullanılır.
Karanfil : Bu bitkinin koyu renkli, küçük çivi biçimindeki tomurcukları kurutulur ve öğütülerek toz haline getirildikten sonra veya dövülmeden tane olarak kullanılır. Kompostolarda, bazı tatlılarda, şerbetlerde, keklerde, dondurmalarda, soğanla birlikte bazı yahnilerde kullanılır. Elma ile ilginç bir uyumu vardır.
Kerbel : Bir maydanoz türüdür. Salatalarda kullanılır.
Kereviz : Kökleri ve yaprakları sebze olarak kullanılan bir bitkidir. Genel olarak pişirilerek yenir. Bazı yerlerde yaprakları çiğ olarak da kullanılmaktadır.
Kekik : Etlerde, ızgaralarda, sebzelerde ve balıklarda kullanılır. Özellikle çorbalarda nane gibi kekik de bol kullanılır.
Kimyon : Genel olarak toz halinde kullanılmaktadır. Türk mutfağında, köftelerde, bazı et yemeklerinde ve sucuk yapımında kullanılır.
Kişniş : Kişniş genellikle şuruplarda ve likörlerde kullanılmaktadır. Kişniş şekeri pastacılıkta ve bazı et yemeklerinde de kullanılmaktadır. Bitkinin yaprak ve filizleri de çorba ve salatalara doğranarak yenir.
Köftebaharı : Köftelerde kullanılır.
Köri : Kimyon, biber, zerdeçal, kişniş, karanfil, kakule, zencefil, hintcevizi, demirhindi ve acı kırmızı biberden oluşan bir baharat karışımıdır.
Kuru Tarhun : Tazesinin kullanıldığı her yerde kullanılır.
Kuşüzümü : Pilav, dolma içleri ve bazı tatlılarda kullanılır.
Maydanoz : Her türlü salata ve yemekte kullanılır. Kök maydanozda ıtırlı bir yağ bulunduğundan bazı soslarda ve yemek sularında bu köklerden yararlanılmaktadır.
Melisotu : Salata veya taze meyveler ile kullanılır.
Mercanköşk : Kekiğe çok yakın bir ottur. Salatalardan başka et yemeklerinde, sebzelerle de kullanılır. Genellikle yemeğe pişmesine yakın konur. Sindirimi kolaylaştırıcı bir etkisi olduğundan, av etleri gibi sindirimi zor yemeklerde mutlaka kullanılır.
Miskotu : Kaz, ördek, yılanbalığı gibi yağlı yiyeceklerde ve yahnilerde kullanılır. Vermut tipi bazı şarapların yapımında vazgeçilmez bir ottur.
Muskat : (küçük hindistan cevizi) Kullanılan kısmı tohumudur. Itırlı bir tada ve kokuya sahip olan muskat çok sert olduğundan rendelenmiş olarak da satılır. Antiseptik, iştah açıcı, mide ve kalbi kuvvetlendirici ve safra taşlarının erimesine yardımcı özellikleri vardır.
Nane : Çorbalardan sebzelere kadar birçok yemekte kullanılır. Etlerden koyun ve kuzuya konulur.Ayrıca genellikle salatalarda da kullanılır.
Pembebiber : Özellikle soslarda, et ve balık yemeklerinde kullanılır.
Pimpinel : Bir anason türüdür. Genellikle çorba, sebze ve balık yemeklerinde kullanılır.
Pul Kırmızı Biber : Acı taze biberlerin kurutulup pul haline getirilmesi ile yapılır.
Rezene : Anason kokulu bir ot. Yaprakları dereotuna benzeyen, kökü de sümbül soğanını andıran bu bitkinin yemeği ve salatası yapılır.
Roka : Yaprakları turp yaprağına benzeyen bir bitkidir. Salata olarak veya tava ve ızgarada pişirilmiş balık yemekleriyle birlikte yenir. Ayrıca, servis tabaklarının süslemesinde de kullanılır.
Safran : Safran, kullanıldığı yemeğe sapsarı bir renk verir. Keskin ve hafif acımsı bir tadı vardır. Bazı balık ve deniz mahsulleri yahnilerinde, pilavlarda ve sütlü, pirinçli tatlılarda kullanılır. Zeytinyağında ise hiç erimez. Ayrıca safrandan zerde adı verilen bir tatlı da yapılır.
Sumak : Toz haline getirilerek kullanılmaktadır. Ekşimsi bir tadı vardır. Kebaplara ve bazı salatalara ekşilik vermek için kullanılır.
Susam : Simit ve benzer çeşitli hamurlu yiyeceklerde ya da tahin yapmında kullanılır.
Tarçın (çubuk) : Bazı pasta, kek, bisküviler ve sütlü tatlılarda ayrıca boza, salep gibi içeceklerde kullanılmaktadır.
Tarhun : Bazı soslarda, salçalı et yemeklerde, soslarda, yumurtalarda ve salatalarda kullanılır.
Tatlı Kırmızı Toz Biber : Tatlı kırmızı biberlerin kurutulup toz haline getirilmesiyle elde edilir. Pek çok yemekte kullanılır.
Tere : Bu bitkinin yaprakları genellikle salata olarak yenir. Servis tabakların süslenmelerinde de kullanılır.
Toz Tarçın : Çubuk tarçının kullanıldığı her yerde kullanılır.
Vanilya : Meksika kökenli bir baharat. Pastacılık ve şekercilikte krema, kek, dondurma, komposto, poşe meyveler ve sütlü tatlıları lezzetlendirmek için kullanılır.
Yenibahar : Kullanılan kısmı meyvesidir. İştah açıcı, gaz söktürücü ve kabıza karşı etkilidir. Mutfakta ise etli yemeklerde, köfte, sosis, çeşitli tatlı ve dolmalarda kullanılır.
Zencefil : Bir bitkinin toprak altında kalan gövdesinin kurutulmasıyla elde edilir. Genellikle şerbet, meşrubat ve likör yapımında kullanılmaktadır.
Zerdeçal : Yaprakları sivri uçlu, çiçekleri sarı renkte bir bitkidir. Et, balık, yumurtalı yemeklere katılır. Ayrıca kimi zaman safranın yerine de kullanılmaktadır.

29 Haziran 2011 Çarşamba

beni kategorize etme!

beni kategorize etmeyin ulan

“neden böyle yapıyorsun”
“neden bunu yapmıyorsun”
“bunu neden dedin”
“yanlış yapıyorsun”  bak bu lafa fena ayarım haaa. Neye göre kime göre yanlış.
Kendinizden farklı düşünebilen insanlardan cok korkuyorsunuz değil mi? Hele ki bir de düşündüklerini uygulayabiliyorlarsa sizin için katlanılmaz bir durum olusuyor.
Siz kalıplarda yasıyorsunuz hayatınızı kapasitesi belli bir harddiske benzettiniz farkında değilsiniz. Aşırı yukleme yapılamaz. Uygun olmayan dosya yüklenemez vesaire vesaire vesaire.
Kendi iç dünyanızda öylesine monoton yaşıyorsunuz ki, bu yüzden eleştiriyorsunuz işte size “farklı” gözüken insanları, hislerini, sözlerini, hareketlerini.
Sorsam size “her insan farklı değil midir?” diye vereceğiniz cevap “elbetteki farklı” olmazsa ben de kendimi koyun yetiştiriciliğine adarım.
E arkadasım madem hepimiz farklıyız neden o zaman başka fikirler ayıp kötü çirkin kaka...
Garipsiniz insanoğlu garip. Düşünmekten korkuyorsunuz. Düşündüğünüzü sandıklarınızın aslında başkaları tarafından uzun zaman önce düşünülüp önünüze atılıp tarafınızdan ezberlenenler olduklarını ne zaman kabul edeceksiniz? Elbette ki böyle birsey yok değil mi
Şimdi mevzuya toplumsal yapı sosyal sistem gibi teorik oalrak da yaklasırız isterseniz ama ne gereği var. Sen kendi hayatını var etmeden toplumda var olmaya calısıyorsun. Sana “farklı” olanı düşünmemen öğretildi bu senin de sucun değil aslında. Ama sen de zaman zaman içten içe düşünmedin mi o “farklı” şeyleri. Ama tabi ya ayıp dedin ya kötü ya çirkin ya kaka vesaire vesaire vesaire.
Şimdi diyebilirsiniz ki sana ne bizim hayatımız. Evet haklısınız sizin hayatınız ama unuttuğunuz birşey var bu noktada. Eleştirdiğiniz hayatlar da bizim hayatlarımız. Amaan bizi gectim eleştirdiğiniz hayat da benim hayatım canlar.
Hayatıma yaklaşanlar ilk etapta bu farklı düşünme yapıma farklı hareketlerime sempati duyup geldiğinde neden sonra bunu değiştirme dürtüsüyle savaş veriyorlar. Ben biliyorum cevabını aslında ama açıkcası yanlış yere çekileceğinden adım gibi eminim. Çünkü burada da kendinizce bakacaksınız mevzuya 
Siz bilir misiniz ki eleştirmediğiniz hayatlar tarafından eleştirilmek aslında nasıl bir eziyettir.en güzel arkadaşlıkları bile bitirir hatta.
Bu mevzunun en komik olduğu bölüm aslında aşk faslı :D ilk etapta aşık olunurken sevilen karakterin sonraları değiştirilmeye çalışması gercekten de kahkaha sebebidir ( abartmıyorum yasadım kahkaha atıyorum)
Sinir bozucu oluyor karsı taraf için ama yapacak birşey yok. E canım benim malı bilip de girdin ihaleye. İhaleyi aldıktan sonra ne teklif değişir ne de mal. Hani varsa böyle bir dünya tası tarağı toplayalım gidelim cümbür cemaat. Kafamıza göre takılırız işte sıkıldıkca değiştir deriz :D
Hayatım boyunca cok insan girdi cıktı hayatıma. Dostlar arkadaşlar tek gecelik hatunlar karın ağrısı aşklar vesaire vesaire vesaire. Çok sirkülasyon oldu hayatımda insan yönünden. Herkesin tek derdi benim yaptıklarım yapmadıklarım söylediklerim sustuklarım...
Komik olan ne oluyor biliyor musunuz?
“sen cok değiştin” lafı. Hadddeee leeeennnn :D değişseydim hayatımda varlığınız devam ederdi.
Hele ki sözüm ona sevgililer. Bir sevgilim birgün bana sen neden bana hiç “aşkım” demiyorsun dedi. Verecek cevap bulamadım. Hani diyemedim ki hamurumda yok be canım. Demem mi gerekiyor. Sevgimi sınıflandırmam mı gerekiyor sıfatlandırmam mı? Neden beni olduğum gibi severken sonra olmadığım birine dönüştürmek istiyorsun ki. Bu küçük bir örnek canlarım karsımızdakini kendimize göre kategorize etmek için.
Sözüm ona herkesin hayatına saygınız var, sözlerine saygınız var değil mi? NAHHH VAR
Fırsatı ilk bulduğunuzda demediğinizi bırakmazsınız arkasından. Hani saygı sevgi kardeşlik.
İnsanlar sizin düşünemediklerinizi düşündükleri, yaşayamadıklarınızı yaşadıkları için neden sizin gözünüzde suçlu oluyor? Ha bunun nedenini de o bilip de yanlıs anlasılmasın diye söyleyemediğim şey.
Hayatımda bir insan beni ben olduğum için sevdi, beni kalıplara sıfatlara kategorilere sıkıştırmadı. Benim hayatımı sevdi, benim hayatımı anladı benim hayatımı benimsedi. Yapma demedi yap da demedi beni kendine göre düşünmedi, beni ben gibi düşündü.
Ve bu yüzden işte ben ona hala aşığım...

Siz de özgür bırakın artık fikirlerinizi ve hayatın tadını cıkartın. Yıkın iç dünyanızın monotonluğunuzu
Bunu başaramazsanız bana hep şunu diyeceksiniz
HAYAT SANA GÜZEL.

27 Haziran 2011 Pazartesi

bir süredir teknik aksaklaıklar nedeniyle yazamıyorum. aslında yazıyorum da yayınlayamıyorum. internet imkanlarımın olduğu zamanlar yazasım gelmiyor yazasım geldiğinde imkanlar yetersiz oluyor. hani yazayım sabah koyarım diyorum gene olmuyor. mesela dün gece de yazdım ama yayınlamıyorum canım istemedi vsvsvs.
aslında bugunlerde kusmak istediğim çok sey birikti ama...
neyseeee hayat güzel kuşlar ağaçlar börtü böcek 

22 Haziran 2011 Çarşamba

HAYAT BANA GÜZEL

çok olmuş çiziktirmeyeli üç beş satır. malum hayat gailesi işte sürüklendik durduk ordan oraya...
kentler bıraktım ardımda bu süreçte bir sürü. kimisini yaşadım kimisini ise sadece tabelalarında gördüm.
neyse başlığımızdan sapmayalım.
cevrenizdekilerden kesin siz de duydunuz bu lafı; HAYAT SANA GÜZEL.
o kadar sinir bozucu bir laftır ki bu...
nedense hep bizim olmayan hayatlara özeniriz bizim olmadığı için. ne yasadığının ne hissettiğinin bir önemi yoktur o insan için. baskasının hayatı güzeldir o yüzden HAYAT SANA GÜZELdir.
ama bugece ben bunu kabul ediyorum. evet HAYAT BANA GÜZEL.
güzel çünkü ben hayatın her tadını yaşıyorum. her duygusunu hissediyorum. ve hissettiğim herşeyden de keyif alıyorum.
hayat bir yemek gibi aslında. aşçısı benim bu mutfağın ve o gün ki tad benim ellerimde.
kimi zaman acı olur kimi zaman tatlı kimi zaman da mis kokulu olur.
evet HAYAT BANA GÜZEL çünkü ben tadına varıyorum hayatın
kimi zaman canım öyle bir yanıyor ki sanki yemeğin içine yanlışlıkla bir koca paket acı biber dökülmüş gibi
ama kimi zaman da öyle bir gülümsüyorum ki tarçının damağımdaki hissi gibi
bazen de nefes alıyorum fesleğen kokuları sarmış gibi. hayat bazen nane bazen kekik bazen biberiye bazen safran bazen de isot tadı yaşatır. bu onun yaradılışında var. ve ben bunların tadını hissediyorum ve bu yüzden  evet HAYAT BANA GÜZEL. ben bunları tadını biliyorum.
ama özünde hayat bir KARIŞIK BAHARAT. hepsi var her tad var her koku var.  önemli olan doğru zamanda doğru tadı hissetmek, doğru kokuyu yakalamak.
sadece tatlıya ya da ekşiye ya da müptezeli olduğumuz acıya odaklarsak hayatı her daim özeniriz başka hayatlara ve deriz ki HAYAT SANA GÜZEL...
hayat tadını alana güzel ve ben acısıyla tatlısıyla bu tadı biliyorum hissediyorum yaşıyorum
bu yüzden;

HAYAT BANA GÜZEL...

3 Haziran 2011 Cuma

dur diyen bir ses olsa...

hep giden olmak ne zordur..
kalmak için bir sebep gerek
ne bir sebebim oldu ne de gitme diyen bir sesim...
elimde hep aynı çanta,
içi de hep aynı anılarla dolu
yanında da bir kaç parça kıyafet.
susmalarla dolu gidişler
kabullenişler gitmeyi
kalmak isterken delicesine...

giderken de hep
karanlıkta yol alan otobüsün camında beliren
kalma hayalleri,
yüzümde bir parça tebessümle.

bazen bir silüet belirir camda
"gitme" diyen...
elimi uzatırım ona doğru ve bir anda yok olur
o anda geçmekte olduğum kasabanın ışıklarında.

derin bir iç çekerim ardından
gitmeyi kabullenişimle...

ben hep giden oldum
kalmayı bilmediğimden değil
gitmem gerektiğini bildiğimden.
ama isterdim ki hep kalayım
isterdim ki el sallayayım gidenlerin ardından
benim ardımdan sallamayanlara inat...
ama işte olmuyor ki... kalamıyorum...
özleyeceğimi bile bile
BEN HEP GİDİYORUM...

26 Mayıs 2011 Perşembe

mal mal

ve sadece bir küçük tebessüm kalır geride kalan günün hissettirdiklerinden geriye.. o da bir süre sonra yavaşça kaybolur yüzümdeki çizgilerin arasında...


sanırım sabah uyanınca önce yatakta doğrulacağım
sonra bilgisayarım açıp
mal mal bakacağım açılana kadar
sonra müzik çaları kaldığı yerden devam ettireceğim bu geceki sarkılardan
sonra kalkıp banyoya gideceğim
mal mal aynada kendime bakacağım suratsız bir şekilde
sonra da duşa gireceğim
sonra kahvemi yapacağım
mal mal fincana bakıcam bi süre
hafiften soğumasını bekleyeceğim
fonda yine hep aynı sarkılar...

olsun ya...