24 Aralık 2010 Cuma

BUNUN TEK BİR ADI VAR: SKANDAL!

cumhuriyet tarihinin en büyük skandallarından biridir celal bayar üniversitesinde yaşan olay.
bir rektör, temel taşı "düşünce" olan bir kurumun en yüksek merciinde bulunan insan,  fikirleriyle yöntemleriyle örnek olması gerektiği öğrencilerini okuldan atmakla tehtit ediyor. neden?
çünkü geçnler devlet bakanını protesto etmek istiyorlar. kim bu bakan?
bülent arınç. "sen kimsin bre mel-un koskoca bülent arınçı memleketinde protesto edeceksin. bu ne aymazlıktır" mantığıyla öğrencilere baskı uygulanmıştır demokraaaasinin beşiği canım ülkemde.
nerede fikir özgürlüğü, nerede demokratik haklar gibi sözler sarfetmeyeceğim çünkü yedi cihan biliyor artık demokrasi mantıklarını.
bu basit bir olay değildir. bu gerçekten de çok büyük bir skandaldır. keşke gerektiği gibi basında yer bulabilse bu olay. ama nerdee...
tüm üniversiteler kapansın! düşünmenin yasak olduğu bir memlekette akademik eğitim verilemez!

22 Aralık 2010 Çarşamba

bi sus be kardeşim bi sus !

elimde bir sihirli değnek olsa ve ne yapmak istersin deseler sanırım listemde futbol maçlarındaki "yorumcu" saçmalığını ortadan kaldırmak üst sıralarda olacak :D
yahu bi susun be arkadaş. bana maçı anlatın. top kimde kim nereden hareketleniyor vsvsvs
ben maçı anlatın istiyorum. spikerler işini yapsın.
yorumcuymuş. peeehhhh
arkadaşım bana ne senin yorumundan. ben öyle düşünmüyorsam ne olacak. neden benim maç zevkimin içine ediyorsunuz durmak bilmeyen cenelerinizle. 
aahh eskiden radyodan maç dinlediğimizde maçı yaşardık. şimdi herşey gözümüzün önünde ama yine de sıfır zevk. 
ekranda bir maç, iki tane adamı da koymuşlar sohbet etsinler diye. mecbur muyum arkadaşım ben bu adamları dinlemeye. bi susun yahu ! kendinize saklayın "yorumlarınızı" 
hele ki taraflı biri ise insanda bir gram zevk varsa onun da içine ediyorlar.
yahu ne kadar alakasız konu varsa konusuyorsunuz sevgili yorumcular. ama bi susun artık ya
spiker sen de maçı anlat
deli etmeyin ulan beni heeeeeeeeyytttt

bir Yılmaz Özdil klasiği

Açılım’ken iyiydi... Şimdi niye kaçılım?


Kürdistan kuruluyor...


Yalaka gazetelerden arıyorlar:
“Ne düşünüyorsunuz?”
*
“Kiboş’a sorun” diyorum.
*
Haber kanalları zır zır...
“Canlı yayına çıkar mısınız?”
*
“Kardeşim...
Bizler iki cihanda lekeliyiz.
Ekranlarınızı kirletmeyelim.
Sezen Ak’suyu çıkarın” diyorum.
*
İnanın, sitem veya kinaye değil.
Samimi görüşüm bu...
Açılım’ı kimle açtıysanız, ona sorun.
*
Kanaat önderidir...
Nihat Doğan’a sorun.
*
Bi dergiden aradılar mesela, demokratik özerklik, iki dil, iki bayrak meselesi hakkında nesöylersiniz... “Cengiz Kurtoğlu’ndan dostlar tavernasını söyleyeyim” dedim. Anlamadıkdediler. “Bülent’ten ablan kurban olsun sana’yı söyleyeyim isterseniz” dedim. Kapattılar.
*
Niye kapatıyorsunuz...
Açan onlar değil mi?
*
AKP, Demet Akalın’a sordu.
Siz niye bize soruyorsunuz?
*
Yetenek sizsiniz...
Hülya Avşar’a sorun.
*
Kafasına ampul takıp mitinge çıkan Hakan Şükür’e sorun, Hakan Şükür’e... İçtimayaçağrılınca koşa koşa tekmil vermeye giden Asker Bülent’e sorun... “Dar alanda kısapaslaşma, top çevirme zamanı değil, pası isabet ettirme, gol atma zamanı” demiştibaşbakanımız... Bu pozisyon gol olur mu? En önde oturan Rıdvan Dilmen’e sorun. Hatta,madem mevzu federasyon... Referandumu potaya sokup, “12 Eylül’de çifte zafer kazanacağız inşallah” diyen Basketbol Federasyonu Başkanı’na sorun.
*
Akil adam mı kalmadı memlekette?
Recep İvedik’e sorun.
*
Ezel’e, Polat Alemdar’a, Erman Kuzu’ya niye sormuyorsunuz... Film çevrilmiyor muyduorada? Kameralar yok muydu Dolmabahçe kapısında? Çok gerçekçi rol mü yaptılar yoksa?
*
Balık Ayhan’a sorun.
Ahırkapı Roman Orkestrası çalsın.
O söylesin.
*
Ama illa merak ediyorsanız bu işin nereye varacağını... En başta söyledim, “Valla çuk yakışıklı adamsın, üstüne tanımam anacım” diyen, Kiboş’a sorun.
*
Hazır umreden de yeni döndü, patlatsın canlı yayında yorumunu: “Kimbilirrr buu gidişin,dönüşü olacaaak mııı? Kimbiliiiir, kimbiliiir, kimbiliiir, kimbiiilirr!”



YILMAZ ÖZDİL'İN 22 ARALIK 2010 TARİHLİ YAZISININ BİREBİR KOPYALANMASIDIR.


anlayana çok şey anlatıyor üstad yine. ama anlayanların ne kadar az olduğu ayan beyan ortada. kına yakın yandaşlar öyle güzel açtınız ki memleketi beşikslarc olduk sayenizde. 
ben artık memleketimin başına gelenler için baştaki başsızları suçlamayacağım. onları orada tutan ve de şakşaklayan yandaşları onlardan daha suçludur gözümde. 

21 Aralık 2010 Salı

biraz da olsa sahip çıkın lütfen...

isim dediler
şarkı türkü dediler
tabela dediler
vsvsvsvsvs
hepsini verdirdiniz sevgili yandaşlar
ne hakkında bahsettiğimden anladınız mı? bence hayır...

dilimizden bahsediyorum. bir milletin ve devletin temeli olan dilden.
uzun zamandır dilimizdeki yozlaşmadan ve bozulmadan sürekli şikayetçiydim. ve bilen bilir dil konusuna ne kadar önem verdiğimi.
dilimizdeki yabancılaşmaya engel olamadık. bunun için gerçekten hep üzüntü yaşadım.
ama şuan daha da büyük tehlike var farkında mısınız? bence değilsiniz...

kürtçeyi hayatlarımızın tam ortasına sokmalarına izin verenler ülkemin gidişatını izleyip keyiften emin olun gevrek gevrek gülüyorlar. ne istendiyse yaptılar gık çıkartmadan. neden çıkartsınlar ki ağaları böyle buyurdu yoksa nasıl oturacaklar o koltuklarında.

peki biz sahip çıktık mı dilimize? aslanlar gibi kaplanlar gibi savunduk değil mi Türkçemizi...
Q alfabemizin otuzuncu, X otuzbirinci, W de otuzikinci harfi oldu.
şimdi ne alaka diyeceksiniz bu harflerle dilimizin tehtidi...
arkadaşım alfabemizi de değiştirdiğimiz taktirde kendi dilinden bahsedebilecek misin?
bu harfler girecek alfabemize göreceksiniz bunu. kimse buna engel olamayacak.
diyecekler biz bu ülkenin vatandaşı değil miyiz bizim dilimizde var bunlar vs. ve bir gece yasalaşaccak bazı harflerinde içinde bulunduğu yeni alfabe. demedi demeyin...

gerçi üzüleceğini bile sanmıyorum toplumun büyük bir kısmının, özellikle yeni yetişen gençlerimizin. onlar nasıl olsa bizim olmayan alfabeyi şimdiden benimsediler.

peki sadece Türkçe'nin katliyle mi kalacak elbette ki hayır, sonrası çorap söküğü gibi gelecek. dilimiz var devletimiz yok denecek kurun denecek. devletimiz var toprağımız yok denecek alın size toprak denecek. sonrasındaki aşamayı söylemeyeceğim çünkü aynısını başka devletin yalanlarıyla çekiyoruz zaten.

dil deyip konuşma deyip geçmeyin arkadaşlar ne olur. kusursuz kullanın demiyorum kimseye bu zor da zaten elbetteki bazı çarpıklıklar olusacak. ama elinizden geldiğince ne olur sahip çıkın dilinize. bugün çoğunluksun diye yarın azınlık olmayacağını düşünme.

çok üzülüyorum çok. (ha diyebilirsiniz ki sen sanki çok mu güzel kullanıyorsun Türkçe'yi, en azından buna uğraşıyorum.)

20 Aralık 2010 Pazartesi

biiiipppp! yanlış cevap

-abi valla ben kırmadım camı
-kim kırdı lan
-ben kırmadım abiii
-lan sen kırmadıysan kim kırdı..........

söyleyemedim. diyemedim ki en iyi arkadaşım yaptı. 
bugün olsa yine söyleyemem. doğal olarak da ihale üstüme kalır herzaman
hayatın en kötü ünvanlarından biri yapıştı üstüme taa çocukluğumdan. hala da atamadım.
mahallenin yaramaz çocuğu oldum hep.
tamam uslu apartman çocuğu değildim hala da değilim ama her kırılan cam üzerime kaldı arkadaş...
hiçbir zamanda söyleyemedim kimin yaptığını. ağzımdan sadece "ben yapmadım" çıkabildi.

kim ne derse kabul ettim hala da ediyorum. kim ne yaparsa sineye çektim hala da çekiyorum.
içimde isyanın en babasını yaşarken icraatında susup kabullenmeyi seçtim tabağımdaki yemeği.
karakterim mi bozuk acaba diye düşünüyorsun değil mi?
oysaki tüm bunların tek sebebi kimsenin kırılmamasını istemem. saçma sapan bir misyonum var sanki buna engel olamıyorum. herkesi memnun etmeliyim beeeennn. kimse üzülmemeli herkes kahkahalar atmalı ve bunu ben yapmalıyım. noel babamıyım lan ben!!!

hakikatli bir orospu çocuğu olabilecek kabiliyetlere sahipken, bu yeteneği boşa harcamak ayrı bir kabiliyet ister emin ol.

saygısızlıktan dem vurulan hayatlarınızda neden kimseye saygınız yok diye hiç sorguladınız mı? bence buna kalkışmayın. çünkü bu sefer de hiç hoşunuza gitmeyecek bir görüntüyle karşılaşabilirsiniz. kendinizle yani...
sizler bilir misiniz ki; sırf hayatınızda bulunanlar memnun olsun diye kendi hayatınız ne kadar da içinden çıkılmaz bir hale gelir? aman öğrenmeyin çok tehlikeli !

arkadaş geçelim sosyal hayatın toplumsal cevrenin ve bilumum haşeratın sözde kalan iyiliği fikirlerini. boş işler bunlar. vuralım egoistliğin tavanına. doyuma ulaştırmaylım ne ruhumuzu ne bedenimizi. arsızlık temel taşı olsun hayatımızda. herşey bizim olsun. doğa kanunlarını yaşatalım  güçlü olan ayakta kalsın. hissedelim yaşamın gerçekliğini. en azından daha "dürüstçe" olmaz mı? her gün ayrı bir yalanı başlatıp onun üzerine inşa ettiğiniz günler yormadı mı artık. doğal yapalım şu hayatı ne dersiniz?
sizi doyuma ulaştıracak ne varsa onlara engel olmayın artık açın kapılarını hayatınızın çıksın artık o hayvan dışarı. ne dersiniz?

yemez değil mi? dürüst ve doğal bir yaşam zor değil mi?  biz insanız hayvan değil dediğinizi duyar gibiyim.
ben de diyorum ki size en açık haliyle;

sadece şahsi çıkarlarının peşinde koşup bunu da sosyal ilişkilerin doğurduğu sıfatlarla gizleyen, tatmin edilmediği anda ne kadar riyakar olduğunu hiç çekinmeden sunan, teorideki ben merkezli hayatını pratikte kendini sosyal cevresine adamış gibi görünen kişinin insanlığı benim için soru işaretidir.

bu yazdıklarım hiç kimseye özel  yazılmadı herhangi bir yanlış anlaşılma olmasın. sadece biriken bazı hislerimin kendimi tatmin için ortaya dökülmesidir tüm hayvanlığımla.


-oğlum kim kırdı bu camı?
-abi valla bilmiyorum
-biiiip yanlış cevap (ÇAAAATTT!!!)

19 Aralık 2010 Pazar

TANRIM HEPİMİZİ CEHALETTEN VE CAHİLDEN KORUSUN!

içimdeki ağır tonajlı sövme dürtüsüne engel olmakla, ruhumu yellendirecek olan o birbirinden güzide sözcükleri kullanma hakkımı kullanmamayı seçiyorum. zor oluyor hatta ağrı yapacak kadar zor.

cahile bilmediğini anlatamamak delirtiyor anasını satayım. haa neden anlatamıyoruz?
yahu bir kez olsun ne diyor diye dinlediler mi ki oturup laf anlatalım
bir kez olsun bilmediklerini kabul ettiler mi ki oturup laf anlatalım.
toplumsal yeteneğimiz olan her boku bilirim hem de en iyi bilirim konusunda altın madalya sahibiyiz şerefsizim.

cahil insan bünyeye zarar veriyor. tahammül sınırlarını zorlayarak ruh sağlığımıza verdikleri zararı pas geçiyorum, bunlar sinir yapımızı uğrattıkları zararla fizyolojimizin içine ediyorlar.

lan neyse şimdi kaçacak dilime verdiğim balans ayarı...

endibindennot: cahilden kastım okulla alakalı değildir! ne ilkokul mezunları gördüm fakülteli mandalar gibi çamurda yuvarlanmayan

YEETEEERRR... Mİ?? YETMEZ :D

yeter dediğin hiç bir şey yetmez
yetmez dediğinde de elindekiler yitip gider
yitip gidenler yetersizliğini ortaya çıkartır
yetersizliğin de yitik bir hayatı anlatır
yitik hayatında yaptığın hiçbirşey işe yaramaz
işe yaramazlığın seninle ilgili hiçbirşey anlatmaz...

haydi bana günaydın.
herkesin zafer bayramı mutlu olsun

elleri göreyim :D

18 Aralık 2010 Cumartesi

iki şarkı arasındaki 1 farkı bulalım :D





ajdar abimiz çıktı en temiz hisleriyle yazdı besteledi yorumladı çikata muzunu, adama demediğimizi bırakmadık. isyanlara gark eyledik kendimizi toplumsal sorun haline getirip uğrunda sempozyumlar düzenledik. yeri geldi kendimizi eğlendirdik "lan oğlum şarkıya bak laa. yav herif tam mal laa" dedik. demedik mi? dedik :D

sonra atiye deniz bacımız dondurma diye bir şarkı çıkarttı. maşallah listelerde yerini muhafaza ederek zihinlerimizde dolandı. ama oturup ne dalga gectik atiye hakkında ne de şarkı hakkında panaller düzenledik.
ama lütfen biraz düşünün ya ne fark var bu iki sarkı arasında. sadece sound farkı var. biri profesyonel ellerden çıktı diğeri ise elindeki kısıtlı imkanlarla çalışan ve bundan dolayı daha amatör ellerden çıktı. mantık aynı mantık bana göre :D

işin kısası valla ajdarın hakkını yedik :D gerçi son şarkısı çok fena bir durum ama neyse
haydi sağlıcakla :D

Teoride Aşk, Pratikte "sadece arkadaşız"

geleneksel bünyeyi kandırma oyunu işte.

asla sonu gelmeyen kendine en baba yalanı atma çabası

ne rengini ne modelini beğendiğin bir ceketi inatla hergün yeniden giymek

harika bir balıktan, pırasa yemeği yapmak

gole giden adamın kendi takım arkadaşı tarafından formasından çekilip düşürülmesi

mükemmel bir bilgisayara inatla taş devrinin işletim sistemini kurmak

BEŞİKTAŞ maçında x takım diye bağırmak

vsvsvsvsvsvs

anlayacağınız teoride aşk yaşayıp pratikte bunu "sadece arkadaşız" kelimelerine sığdırmak kaybedeceğini bile bile oyuna devam etmektir.

yahu arkadaş hangi arkadaşına için ölesiye titredi?
hangi arkadaşının kokusu burnunu sızlattı
hangi arkadasının ne yaptığını merak ettin midene kramplar girerek
ya da hangi arkadaşın için en ufak bir şarkıda bile dertlendin....

boşa harcıyoruz hayatlarımızı böyle saçmalıklarla.
gönlümüz razı değil ki kopmaya ebediyete kadar. işte bu yüzden koyuyoruz adını "sadece arkadaşız" diye..
hiçbirşey yok dersin ama gördüğün yerde kalbindeki ritim artmasına mazeret bulamazsın. sesindeki titremeye de... isterse 3 gün önce bitmiş olsun isterse 3 yıl birşey farketmez.. kalbin her daim sızlamaya devam eder.
hayatına birileri girer ama yine de sızlar o kahrolası yürek...
bu olsun istemiyorsan arkadaş, en başından sahip çıkacaksın aşka...
arkadaş kelimesiyle kirletmeyeceksin o nadide çiçeği. yoksa ilelebet izlersin o çiçeğin her an solduğunu. an gelir bir anda açar gibi olur yalancı baharla ama sonra aniden hava dona keser ve bir bakmışın o çiçek yeniden solmuş...

yazık ediyoruz hayatlarımıza yazık.
aşkı yaşayın dostlar sonuna kadar yaşayın bırakın gerekirse herşeyi tüketin
aşkı mazeretlere kurban etmeyin çünkü hepsi YALAN!
bırakın tükenecek ne varsa tükensin
varsın bir daha görmesin gözler o sevdiğini
varsın duyma tek bir an bile sesini
ama o ana kadar yaşayın arkadaş şu aşkı... yazık etmeyin kendinize...
bir aşk tükenmeden diğeri başlamaz. ya tüketin ne varsa yaşanacak ya da yazık etmeyin bünyelere. yoksa debelenip durursunuz mazeretlerle...sittin sene bitmez o oyun. tamam yedi cihana anlatırsın "sadece arkadaşız" diye peki ya kendine...

NAAAAHHHH ANLATIRSIN :D


kıssadan hisse : lan yaşayın işte be hayatı sonra pişman olmayın "ah ulan keşke " diye...

17 Aralık 2010 Cuma

SILA ve EMRE AYDIN


yine durdum durdum aklıma gayet gereksiz bi fikir soktum dedim ben bunu yazayım :D

SILA ve EMRE AYDIN hakkını verelim alayımızı ah ulan ah dedirtecek iki isim müzik dünyasında.
peki bir seye hiç dikkat ettiniz mi?
Sıla'nın ve Emre Aydın'ın kitlelerinin arasındaki farka :)
Sıla'nın hayranları daha çok erkek ağırlıktayken hatta genelde hatun kısmısı tarafından "beğenilmeme" durumundaykeni Emre Aydın'ın hayranları daha çok hatunlardan oluşmuyor mu? hatta erkekler için için şu emreyi bi ağız burun dalıp dövmek lazım demedi mi hiç? :D

ama bu hayran kitlelerini oluşturan sadece güzellik yakısıklılık veyahut bilumum görsel çekicilik değil.
ikisinin de şarkılarının ayarları belirliyor bunu.

Sılanın sarkılarının erkeklerin daha fazla hislerine hitap ettiğini inkar edemeyiz keza emre aydının da hatunların.
ikisi de bildiğin halis muhlis aşk şarkılarını bünyelerimize zerk ediyor hayatımızı geçici süreyle bloke ediyorlar
ancak sıla daha çok direk sözcükler kullanarak ve daha sert tonlamalar yaparak biz erkeklerin hislerine tercüman olurken emre aydın sözcükleri daha fazla dolandırarak o afilli cümleleriyle sevdiceklerimizin ruhlarını yelliyor :D

şikayetimiz mi var elbetteki hayır ikisini de severek izliyoruz ailecek seviyoruz ama şimdi bu duruma toplumsal olarak baktığımız da insanlarımızın kutuplaşmaya sürüklendiğini söyleyebilir miyiz?
elbetteki söyleyebiliriz en azından ben söylerim söylerken de kimseye bakmam :D
arkadaşım bu insanlar erkek ve kadınları birbirinden ayırıyor :D ileride bu durum toplumsal kaosa sokak çatışmalarına hane içi şiddete dönüşür mü ? bence dönüşür :D

mesela şimdi benim hatun diyecek ki "ay ne buluyorsun bu sılada" o an gözlerimin dönmeyeceği garantisini kim verebilir :D keza benim emre aydın için de içimdeki tüm kıskançlıkla "tamam herif iyi de biraz da abartıyor acıların çocuğu moduyla hatun kitle yapıyor" cümlemin hatunum tarafından k.çıma tekme yememe sebep olmayacağının garantisi de yok :D

tüm bunlara nasıl engel olabiliriz diye düşündüğüm zaman bir çok fikir elbette ki geliyor ( bazıları hiç tasvip edilmeyecek şeyler :D )
ben derim ki bu iki nevi şahsına münasır iki insan el ele versin album yapsın toplumsal kaos son bulsun ülkemiz refaha kavuşsun geleceğe umutlu gözlerle bakalım  sevdiceklerimizle el ele konserlere gidelim sarkılar söyleyelim :D

aksi taktirde valla ben düşünemiyorum gelecekte olacakları :D
son olarak birer şarkısını da ekleyelim de ortalık şenlensin


(akli dengem hakkında yorum yaparsanız sizin hakkınızda da yazarım görürsünüz :D )

özelimizin de içine ettik be arkadaş :D

gözümüz aydın hepimiz topluma mal olduk :D yalnız mal olduk derken bildiğimiz mallıktan bahsediyorum okuma hatası olusabilir diye acıklıyorum :D

bi zamanlar kendi dünyamızı özelliğin tavanında yaşardık hatırlıyorsunuz değil mi?
kendi dünyamızı herkesle paylaşamazdık. utanırdık.
ama şimdi tuvalate gitsek cümlealeme yayınlar olduk. oldu olacak s.çarken de canlı yayın yapalım değil mi :D
lan hayatımızda yeni birşey olmasın hemen yedi düveli haberdar ediyoruz. yahu bir dur önce keyfini çıkart be arkadaş. yok illa canlı yayın olacak hayat :D
bu nasıl bir ego tatminidir ben çözemedim. kimse kendini kandırmasın paylaşım diye :D illa birşey paylaşacaksan yararlı bilgiler paylaş arkadaşım bana ne senin hayatından :D
işin altında ego tatmini mi yatıyor yoksa ;)
hani bilmem kim görsün bak neler yapıyorum ben filan diye hiç mi düşünmüyorsun ;)

kendimizi aldatmayı alışkanlık haline getirdik geçmiş olsun. sosyalleşme adını taktık ama git gide asosyalliğin tavanına vurmadık mı kafayı.

ha diyebilirsiniz ki sen ne diyorsun arkadaş yaptığına bak yazdıklarına bak diye
o zaman ben de derim ki;
bakınız hep 1.çoğul kullandım cümlelerde ;)

yanlış yapıyoruz be arkadaş. ve hepimiz de bile bile yapıyoruz yanlışları.
bu yoldan dönüş yok ama en azından biraz yavaşlamakta fayda var. biraz da seçici olursak en azından biraz daha düzenli olmaz mı? ha derseniz ki ben halkım için varım ben tutmayayım arkadaşım seni
al telefonunu eline
aç kamerayı kaldır yukarı
bük boynunu
yap 7 nolu bakış
haydi bakalım alkışşşş :D

Pazartesi Sendromunun kaynağı :D


pek bir sevdiğim arkadaşın biriyle (ismi lazım değil çok isterse çıkar o benim der :D )messengerda saçmalarken nereden geldiğini anlamadığımız bir şekilde çocukluk yaşantımıza bi dönüş yaptık. yaramazlıklar, oyunlar, kardeşle yapılan kavgalar derken hepimizin kabusu olan o pazar gecelerine geldi söz

sordum "peki pazar gecelerine ne diyeceksin?"
cevap basitti "KABUS" :D

doğru değil mi ama?
bi kere haftasonu tatili bitmiş sabah okul var ve kimbilir ilk ders hangi nefret uyandıran ders. kaldı ki burada da bir teorim var;
geleceğe olan eğilimimizi belki de pazartesi sabahı ilk hangi derslerse onlara olan nefret belirledi :D neyse konumuzu sapıttırmayalım.

bütün haftasonu deli dana gibi tepinmişin, maçını yapmışın ya da her ne yapıyorsan seni dünyadan alıkoyacak hepsini bitirmişsin onun burukluğuyla eve gidiyorsun ve evde seni fırçalamak için bekleyen bir anne vardır :D annenin burda sana fırça atması için birşey yapmış olmana gerek yok çünkü kadın zaten bütün haftasonunun stresini ne yapar eder senden çıkartır. zaten sen de bunu az çok bildiğinden madem fıça var bari değsin deyip eve hiç de masum oalrak gitmezsin.

pazar geceleri nedense hiç de sevdiğin yemekler olmaz ve zorla da olsa yersin (bakınız yine baskı var olayda:D )

yemekten sonra işte gerçek kabus;
BANYOOOOOO :D

artık o bir rutindir pazar gecesi yıkanacaksın bu tabuyla büyümek hangimizi etkilemedi. hele bir de daha tek başına banyo yapma iznin yoksa ve annen yıkamak zorundaysa seni... bu ayrıntıya girmek istemiyorum ağır sarsıntı yaratır :D
banyonu yaparsın pijamalar giyilir (ayrıca hatırlayın kulaklarda illa kırmızıdır bu esnada :D )gecersin televizyon karşısınaaa... hop nereye geciyorsun?

"bitti mi ödevler?" diye bir soru... işte içinin cızz ettiği, soğuk bir terleme geçirdiğin, kulaklardaki yanmanın daha da şiddetlendiği bir an :D
tabiki de bitmedi ödev. neden bitmedi? çünkü pazar günü yaparım dedin kendini kandırdın. cumartesi oyun günü dedin pazar yaparım dedin ama tarih yazmadı bir defa da pazar günü şu ödevlerini bitirdiğini. ve ne tesadüf ki kalan ödevler sabah ilk dersin :D o esna da "sabah okulda yaparım nasıl olsa nurettin yapmıştır" düşüncesinin verdiği gaflete düşersin. sanki nurettin senle top oynamadı bütün gün :D ama tabi bu gerçekten kaçarak anneye şu cevap verilir "dün yapmıştım" :D
lan sıpa anne malını bilmiyor mu yapıp yapmadığını anlamıyor mu :D
neyse anne ses etmez çünkü zaten işi başından aşkındır.

bir an ortalık sakinleşti derken televizyon keyfi yapma fantazileri yaşarken inceden bir yumusatıcı kokusu yayılır ortalığa... ve birden tam televiyonun yanına ütü masası gelir..... işte o anda gözler dolar, haykırmak istersin içindeki isyanı :D çünkü anne yerleşmiştir makamına canı ne isterse onu izleyecektir. senin itiraz hakkın yoktur çünkü ilk lafında "doğru yatağa sabah kalkmıyorsunuz" kozu vardır annenin elinde. mecbur ses cıkartmaz anne ne izlerse eşlik edersin gittiği yere kadar :D

ve işte en kritik anlardan birine gelinmiştir, baba eve gelir. dersin ki hah şimdi izlerim spor programı golleri görürüm şimdi. baba gelir kumandayı alır acar spor programını sonra saate bakar "doğru yatağa"... sadece 2 kelime...
bu iki kelimeyle yıkılır dünya başına. hiçbirşey diyemezsin evdeki temizlik kokusuyla birlikte doğru odana ayakları sürüyerek...

odandan bütün gün kaçmışındır eninde sonunda gelecceğin yer olduğu için ama kaçınılmaz olan gerçekleşmiştir. zamanın gelmiştir ve yatacaksın.
tamam yataccaksın da kolay mı öyle yatmak hele ki bir de kardeşin varsa. tüm haftasonunun geberten yorgunluğuna rağmen yaşadığın pazar gecesi travması neticesinde insomnia hastası gibi zerrre kadar uykun yoktur :D kardeşle olan ışığı kapat vsvsvs gibi bahanelerden cıkan kavga uzun soluklu olmaz anne olaya el atar çeneni kapatır yatarsın. yorgan ayaklarına dolanır uyuyamazsın saçma sapan seyler gelir aklına uyuyamazsın ve sonrasında sabah okula gideceğin gerçeği senin gözlerinin dolmasına sebep olur...

şimdi tüm bunlara dayanarak pazartesi sendromuna sebep olanın pazar geceleri olduğunu nasıl inkar edebiliriz ki? o zamanlar okul vardı bugun iş güç ama değişen birsey yok pazar gecelerinin bu rutin törenleri değişim gösterse de özünde hala devam ediyor ve biz hiçbir zaman seni sevmeyeceğiz PAZARTESİ!
kusura bakma yaşasın CUMA :D